Mavi Yolculuk Tarihi
Mavi Yolculuk Tarihi

Günümüzde kitlesel deniz turizmine dönüşen Mavi Yolculuk, II. Dünya Savaşı sonrasında genç Cumhuriyet’in, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecinden itibaren Avrupa’daki sosyal ve bilimsel gelişmeler içinde yetişen asker ve sivil bürokratların çocukları ile torunları olan aydınların, denizle ve Anadolu kültürüyle buluşmasının başlangıcıdır. Bugün ise bu buluşma, tarihî bir kültürel mirasa dönüşmüştür.
Mavi Yolculuk’un kurucusu Cevat Şakir Kabaağaçlı, yazdığı bir öykü nedeniyle, Cumhuriyet’in kuruluş döneminde isyanlar sırasında kurulan İstiklal Mahkemesi’nde yayıncı Zekeriya Sertel ile birlikte 1925 yılında yargılanmış ve üç yıllığına Bodrum’a sürgün edilmiştir. Ankara’dan Bodrum’a asker eşliğinde yaptığı yolculuk üç buçuk ayda tamamlanabilmiştir. Cezasının bir kısmını İstanbul’da tamamladıktan sonra yeniden Bodrum’a dönen Cevat Şakir, 1947 yılında İzmir’e taşınana kadar burada yaşamış; balıkçılar ve süngercilerle vakit geçirmiş, belediyede bahçıvan olarak çalışarak bitki yetiştirmeyi öğrenmiştir. Tarih bilgisi, yazarlığı ve rehberliği sayesinde genç Cumhuriyet’in ilk turist rehberi olmuş, Anadolu medeniyetlerini incelemiş ve yazılı-sözlü olarak aktarmıştır.
Sürgün olarak geldiği Bodrum’a yerleştikten kısa süre sonra, küçük bir sandalla Knidos (Tekir Burnu) gezisine çıkan Cevat Şakir, yanında yalnızca biraz su ve kumanya almıştı. O dönemde balıkçıların Datça Yarımadası’na kayıkla gitmeyi delilik sayması nedeniyle bu yolculuğu gizlice yapmıştır. Bu ilk keşif gezisinde Knidos’a ulaşmayı başarmış, birkaç gün orada kalarak geri dönmüştür. Daha sonra geçimini sağlamak için Yatağan adını verdiği motorsuz bir balıkçı teknesi satın almış, bu tekneyle Anadolu’nun Ege kıyılarını ve adalarını gezerek tarih, mitoloji ve doğayla iç içe bir yaşam sürmüştür. Anılarını ve gözlemlerini Arşipel, Hey Koca Yurt, Altıncı Kıta Akdeniz ve Anadolu’nun Sesi adlı eserlerine aktarmıştır.
Mavi Yolculuk adını, Cevat Şakir’in “Balıkçı” olarak tanındığı dönemde kullandığı Yatağan teknesiyle Gökova Körfezi’nin “66 bükünü” dolaşmasından esinlenerek Sabahattin Eyüboğlu vermiştir.
İlk Mavi Yolculuk, 1946 yılında Cevat Şakir’in Bodrumlu balıkçı arkadaşı Mustafa Esim (Paluko) tarafından ayarlanan, kamarası ve tuvaleti olmayan Karakuş adlı tirhandil tekneyle yapılmıştır. Sabahattin Eyüboğlu, teknenin adını “Çiçekli Karakuş” olarak değiştirmiştir. Haritasız yapılan bu yolculukta Cevat Şakir ve Paluko tekneyi birlikte kullanmıştır. İlk yolcular arasında Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Erol Güney, Benya, Necati Cumalı ve Fuat Ömer Keskinoğlu bulunmaktaydı. İzmir’den Gökova Körfezi’ne açılan bu aydınlar, dönemin Ankara Hükûmeti tarafından da ilgiyle izlenmiştir.
Sabahattin Eyüboğlu, 1946’daki bu ilk yolculuktan Cevat Şakir’in 1973’teki ölümüne kadar yapılan her Mavi Yolculuk’a katılmıştır. Kardeşi Bedri Rahmi Eyüboğlu ise ilk yolculukta beş defter dolusu resim yapmış, sonraki yolculuklarda da resim ve şiirleriyle bu kültürel serüveni ölümsüzleştirmiştir.
1957 yılına kadar Mavi Yolculuklar yalnızca erkeklerle gerçekleştirilmiştir, çünkü teknelerde tuvalet bulunmamaktaydı. Azra Erhat ve Alev Ebüzziya, 1957 Ağustos’unda yapılan ilk kadınlı Mavi Yolculuk’a katılmışlardır. Diğer yolcular Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin ve Mehmet Eyüboğlu’dur. Bu yolculuk ayrıca ayrıntılı biçimde kayda geçirilmiş ilk seyahattir.
Yolculuk, 21 Eylül 1957 Cuma günü İzmir’den başlamış; uygun tekne bulunamadığı için Bodrum’a kara yoluyla ulaşılmıştır. O yıllarda İtalyan vapurları San Marco ve San Giorgio İzmir Limanı’na yanaşır, Cevat Şakir de bu vapurlarla gelen turistlere yedi dil bilen bir rehber olarak Efes’i gezdirirdi.
Cevat Şakir’in Mavi Sürgün adlı eserinde anlattığı üzere, 1950’lerde İzmir’den Bodrum’a yapılan bu kara yolculuk günler sürmüş, oldukça zorlu geçmiştir. Yol boyunca Efes, Selçuk, Menderes Ovası, Priene ve Milet gezilmiş, ardından Didyma’ya ulaşılmıştır. Burada bir tekneyle anlaşılmış; Torba’ya geçilmiş ve kiralanan eşeklerle Bodrum’a gidilmiştir. (Bodrum-Milas karayolu bağlantısı 1970’lere doğru tamamlanmıştır.) Bodrum’da kiralanan tirhandille Paluko da yolculuğa katılmıştır. Kumanya yetersiz olduğundan balık tutularak beslenilmiş, ancak yiyecek sıkıntısı devam etmiştir.
Gökova Körfezi’ne açılan bu Mavi Yolcular, Tekir Burnu’nda Knidos antik kentini ziyaret etmiş; Karaefe Koyu’nda ateş başında balık pişirip, Sabahattin Eyüboğlu’nun Sümerlerle ilgili okuduğu bir kitabı dinlemişlerdir. Hedefleri Gökova Körfezi’nin 66 bükünü dolaşmaktı; ancak yakıt yetersizliği ve olumsuz hava koşulları nedeniyle bu mümkün olmamıştır.
Yolculuk sırasında Gökova kıyılarında daha önce bilinmeyen birçok antik kalıntı keşfedilmiştir. Örneğin Sedir Adası’nda (Kedrai Antik Kenti) zeytinliklerin arasında bir tiyatro bulunmuş, Azra Erhat’ın bu konuda yazdığı makalelerle bölgede arkeolojik araştırmalar başlatılmıştır.
Halikarnas Balıkçısı’nın yeğeni seramik sanatçısı Füreya Koral, zor bir döneminde dayısının “Seni Akdeniz’in sularında yıkamak lazım kızım” sözü üzerine “O halde yıka beni dayı” diyerek Mavi Yolculuğa katılmıştır. Atölyedeki bu konuşma sonrasında “Beni de yıka!” sesleri yükselmiş ve Mina Urgan’ın da katılımıyla yolcuların sayısı 33’e ulaşmıştır.
Bir Mavi Yolculuk’ta Bedri Rahmi Eyüboğlu, Akpınar Çeşmesi’nin yanındaki kayaya kırmızı ve siyah renklerle dev bir balık resmi çizmiş; bu sembol zamanla yolculuğun simgesi hâline gelmiştir. Mavi Yolculuk’un ayrıca bir bayrağı vardır: mavi zemin üzerine amfora ve iki kupa figürü. Sabahattin Eyüboğlu’nun katıldığı her yolculukta bu bayrak törenle göndere çekilmiştir.
Azra Erhat, Homeros’un İlyada çevirisini 1962’de tamamladığında, arkadaşları eserde geçen yerleri görmeyi istemiştir. Bu nedenle o yılki Mavi Yolculuk farklı bir rotada yapılmıştır. Çanakkale Boğazı, Troya, Edremit Körfezi, Kazdağı ve çevresi gezilmiştir. Uçarı adlı tekneyle Ayvalık’tan Troya’ya sekiz günlük bir yolculuk yapılmış, şair Melih Cevdet Anday da ekibe katılmıştır. Anday, tekne güvertesinde İlyada’yı sesli okuyarak eşsiz bir atmosfer yaratmıştır.
Bu yolculuklarda Ege’nin antik kentleri, mitolojik öyküleri, felsefesi ve doğası bir arada yaşanmış; böylece Mavi Yolculuk sadece bir deniz gezisi değil, bir kültürel ve entelektüel yolculuk hâline gelmiştir.
1970’li yıllara gelindiğinde, Mavi Yolculuk yavaş yavaş kitlesel turizmin parçasına dönüşmüş ve turizm endüstrisinin önemli bir kolu hâline gelmiştir.
Var mısınız, bizler de kendi Mavi Yolculuklarımızı sözlü ve yazılı anlatımlarla zenginleştirelim? Yazma kültürümüzü geliştirerek gelecek kuşaklara ışık olalım.
Halikarnas Balıkçısı ve dostlarına saygıyla…
Yeni “balıkçılar”ın ve dostlarının yaşaması, eserlerinin okunması dileğiyle…
İyi seyirler… ⚓
Derleme: Şehriban Kaya, “Kültürel Miras Bağlamında Mavi Yolculuk: Tarihi, Bugünü ve Geleceği” (2023) adlı makaleden alıntılar içermektedir.